“Çocuklarımıza durmadan tekrarlıyoruz: Muhakkak yabancı dil öğren! ‘Düşünmeyi öğren!’ derseniz bir hakaret oluyor. Düşünmeyi öğrenmek de, herhalde yalnız düşünmenin kanunlarını bilmek değildir. Belirli problemleri çözebilmek için elbette belirli bilgileri öğrenmek gereklidir; fakat bence önemli olan, asıl güçlük, problemleri kurmaktır. Çoğumuz problemleri yanlış kurduğumuz için, daha baştan çözümsüzlükle karşılaşırız.” (Prof. Dr. Mustafa İnan)
“Her şeyin başı su” derler belki maddesel ortamın oluşması için öyledir, fakat insanı harekete geçiren şeyin düşünce olduğuna eminim. Hayatımız da düşünmediğimiz bir an yok daha doğrusu hayatımızda düşünemediğimiz bir an yok. Hatta varlığını sorgulayan Descartes bile cevabını düşünmekte buluyor. Hayatımız için bu kadar değerli olan bu konuya yeterince değer vermememiz ve üzerine düşmememiz bizi birçok yanlışa götürdüğünü düşünüyorum. Biz neden bu konuya bu kadar değer vermiyoruz diye düşünce sanırım düşünmeyi öğren denenin bir hakaret olduğunu bildiğimiz için kimse bu yanlışımızı birbirimize söyleyemiyoruz. Ve deve kuşu misali kafamızı kumun içine gömünce bizi kimsenin görmeyeceği yanılgısına kapılıyoruz. Pekiyi, biz her zaman düşünüyorsak nasıl oluyor da düşünemiyoruz? Bu konuya 2002 yılında Nobel Ekonomi Ödülüne layık görülen Daniel Kahneman’ın HIZLI VE YAVAŞ DÜŞÜNME kitabında bahsettiği 2 sistemle anlatmaya çalışacağım; düşünmeyi ikiye bölüyor; hızlı düşünme ve yavaş düşünme. Hızlı düşünme kitaptaki diğer adıyla 1.Sistem, otomatikleşmiş ve hızlı işleri kapışıyor; yani günlük yaşantımız için gerekli bütün düşünme işlerinde 1.sistem kullanılıyor. Bu işler beyinde çok az ve sıfır çaba harcadığı için kolaylıkla hallediyoruz. Yavaş düşünme diğer adıyla 2.Sistem ise dikkat isteyen, karmaşık işlemler (alışılmışın dışındaki işlemler ) ve çaba isteyen zihinsel işlemleri kapsıyor. Ve bu işler genel anlamıyla beyinde çok enerji harcıyor ve bir nevi kol kası yapan birisi gibi vücut acı çekiyor. İşte bu sebepten sürekli bir düşünme halinde olmamışı sağlayan 1.sistemdir yani hızlı düşünme bu düşünme hali bizi yormuyor ve kolaylıkla bu durumda düşünmeyi tercih ediyoruz. Fakat benim gerçekten ne zaman düşünüyoruz sorusuna cevabını veren seçenek ise yavaş düşünme yani 2.sistemdir; yeni bir şey öğrenirken ya da ilk karşılaştığın bir problemi çözmek için 2.sistemi kullanıyoruz. Önceden de bahsettiğim gibi biz bu işlemi yaparken büyük caba harcıyoruz ve çoğu zaman bu bedel yüzünden düşünmemeyi daha doğrusu yavaş düşünmemeyi seçiyoruz. Prof. Dr. Mustafa İnan insan hakkında bütün konularla ilgili olduğu için bu konuya da bir açıklık getirmiş; “Düşünmek, ilmi araştırmalar sonunda sabit olmuştur ki en çok enerji (kalori) sarfedilmesi icap eden fiziki bir olaydır. Bu enerjiyi bulamadığı için veya sarfetmek külfetine doğuştan istekli olmayan insan yavrusu ise, böyle bir işe karşı daima tembellik içindedir. Her fırsatta ondan kaçmak yolunu bulur. Onun için, düşünme sporu ile bu işe alıştırılması ve düşünme sanatını öğrenmesi gereklidir.” Yani açıkçası düşünmeyi öğrenmek de bir çabanın sonucudur bunu öğrenmek zorundayız. Çünkü gerçek potansiyelimiz farkına varmamızı ve bir olayın en verimli şekilde yapmamızı sağlıyor. Bunların yanında hayattın birçok yerinde çıkan problemleri çok iyi bir şekilde çözme yeteneği sağlayan bu eylemin bize katacağı kuvvetin aslında her şeyi ne kadar basit hale getirebileceğini hayal bile edemeyiz. Belki abartmış olabilirim fakat hayatımızın her alanında ihtiyaç duyulan şey düşünmektir ve kendi mesleğimde daha doğrusu gelecekteki mesleğimde her şeyi problem çözme yeteneğine bağlıyor çünkü bilgi her yerde var ve asıl mesele bilgiyi kullanmak. Bunun yanında düşünmenin bilimle doğrudan bir etkileşimi olduğunu söylemekte yanlış olmaz.
“Matematik, düşünme sanatını sembolleştirir. Bugün mantık da matematik esaslara göre düzenleniyor. Boole cebri buna örnektir. Matematik, düşünmede ekonomi sağlar. İlim tarihi bize göstermiştir ki, basit ve sarih (açık) fikir, daima muğlak ve karışık fikre galip gelmiştir.(Mustafa İnan)
Bu kadar önemli bir meselenin farkında olmamak en büyük cehaletimiz olabilir. Ve bu aralar “konuşulan teknoloji hakkında öncü ülkeler arasında yer almamamasın sebepleri arasında girebilir.”
(Komplo teorisi J )
Descartes, düşündükçe var olduğunu söylüyordu; Oysa ben düşündükçe yok oluyorum.-Oğuz Atay
Kaynaklar
“BİR BİLİM ADAMININ ROMANI-OĞUZ ATAY”
“HIZLI VE YAVAŞ DÜŞÜNME-DANIEL KAHNEMAN”.
“TUTUNAMAYANLAR-OĞUZ ATAY”
İlk Yorumu Siz Yapın